Dünya karbonsuzlaşıyor. İklim değişikliğine ilişkin Paris Anlaşması hedeflerini yerine getirmek için yapılan karbon emisyonunu azaltma planları ile BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) yapılan planlar, yüzyılın ortasına kadar net sera gazı emisyonlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan kurumsal, ulusal ve uluslararası birçok girişim sunuyor. AB, 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşacağını öngörüyor ve önümüzdeki on yılda emisyonlarını yarıya indirmeyi hedefliyor.
Kimya sektörü küresel emisyonların büyük bir kısmını oluşturduğundan, bu güçlü trend sektöre bir dizi sıkı talep getiriyor. Kimya sektörü, ham maddeler nedeniyle hidrokarbonlara dayalı enerji yoğun bir sektör ve toplam emisyonlarının yaklaşık %50’sini, Kapsam 3 emisyonları oluşturuyor (değer zinciri boyunca organizasyonun faaliyetleri veya varlıklarının sonucu); Bu emisyonları azaltmak için devasa yatırımlar gerekecek ve bu konuyu daha kritikleştiren, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) da belirttiği gibi, 2050 yılına kadar gerekli emisyon azaltımlarının %75’ini gerçekleştirmeye yönelik teknolojilerin bugün ticari açıdan ulaşılabilir olmaması.
Ancak bu zorluklar kimya sektörü için bir dizi güçlü fırsat da sunuyor: Müşterilerinin sektörlerindeki sürdürülebilirliğe dayalı dönüşümlerde kendisini kilit bir ortak olarak konumlandırabilir. Sıkılaşan ESG standartlarına uymak için erkenci davranan kimya şirketleri üretim değer zincirinin önemli aktörleri olduğu için, bir avantaj yakalayacaklar, ESG sorunlarının ele alınması için verecekleri cevaplar da önemli bir inovasyonu teşvik edecek.
Bahsi geçen şirketlerin yalnızca birkaçı kullanabilecekleri tüm stratejilerden faydalanıyor. Bu durum kritik önem taşıyor çünkü net sıfıra ulaşmak köklü bir dönüşüm gerektiriyor. Birçok şirket yenileşip değişmeleri gerektiğini biliyor, fakat nereden başlayacakları konusunda kararsız. Müşterilerimizle olan günlük işlerimizde ve kilit paydaşlarla gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, kimya sektöründeki en inovatif şirketlere özgü göze çarpan altı trend gözlemledik: ESG giderek hepsinin merkezinde yer alıyor.
Kimya şirketleri, üretim değer zincirindeki kilit oyuncular olarak daha sıkı ESG standartlarına uymak için erken davranarak avantaj elde edebilecek. ESG sorunlarını ele alan inovasyon, bu çalışmaların önemli bir parçası. Öncü şirketler de, ESG’yle ilgili değerlendirmelerin ve çerçevelerin, inovasyon portföylerini şekillendirmede giderek daha fazla rol oynadığını bildiriyor.
ESG odaklı inovasyon yaklaşımında bir şirketin tüm değer zincirinin ve ekosisteminin değerlendirmesi de yer almalı. Kimya şirketleri bulundukları merkezi konum nedeniyle, ESG inovasyonunu tüm değer zincirlerinde etkileme fırsatına sahip. Potansiyel müdahaleler arasında emisyonu ve atığı azaltmaya yönelik inovasyonlar, girdilerin düşük karbonlu alternatiflerle değiştirilmesi, kullanım sonunda veya kullanım ömrü sonunda materyallerin ve ürünlerin dönüştürülmesi ve geri kazanılması yer alıyor. Ürünler, süreçler ve iş modellerindeki inovasyon, değer zinciri oyuncularının yasal düzenlemelere uymalarını ve hatta bazı durumlarda yasal düzenlemeleri şekillendirmelerini sağlayabilir.
Kimya şirketlerinin paydaşlara uygun bir değer sunabilmeleri için inovasyon stratejilerini özgün kimliklerine veya “kutup yıldızlarına” göre uyarlamaları gerekiyor. Bu özgün kimliğin şekillendirilmesinde yer alacak önemli unsurlar arasında açık bir ESG hedefi, mevcut ESG profilinin baştan sona anlaşılması ve bir eylem planı var.
Bir şirketin “kutup yıldızı”, özellikle inovasyon faaliyet modeli ve kilit performans göstergeleri (KPI) dikkate alınırken, inovasyon stratejisinin geliştirilmesinde ve uygulanmasında daima göz önünde bulundurulmalı. Karar komiteleri, en kritik olarak belirlenen ESG konularını hedefleyen inovasyon projelerinin seçilmesine odaklanmalı. Bir inovasyon stratejisinden hedeflenen sonucun da şirketin “kutup yıldızı” kadar iddialı olması gerekiyor.
İnovasyona yönelik hibrit faaliyet modelleri kimya sektöründe zaten var olsa da yeni ESG zorluklarıyla baş edebilmek için değiştirilmeleri gerekecek. Şirketlerin bir yanda hızlı getiriler sağlayan ek inovasyonlar geliştirmeye devam etmeleri gerekiyor. Diğer yanda ise net sıfır hedeflerin yerine getirilmesi gibi uzun vadeli zorluklar için ileriyi düşünmeleri gerekiyor. Bu da, muhtemelen daha maliyetli ama daha uzun vadeli hedefleri gerçekleştirmek için kritik öneme sahip ezber bozan inovasyonlar geliştirmek için araştırmaya zaman ve bütçe ayırmayı gerektirecek.
Sonuç olarak, kimya sektörü oyuncularının takımlara ayrılması gerekiyor. Bölgesel iş birimlerine dayalı ekipler müşteri ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan ek inovasyonlara odaklanmaya devam ederken, kurumsal inovasyon ekipleri ise ezber bozan teknolojileri araştırabilir. Bu araştırma genellikle, Ar-Ge’nin stratejik yönünü de belirleyen üst düzey bir grup tarafından gerçekleştirilir.
Kimya şirketleri, eskiden araştırmalarının çoğunu kurum içinde yürütüyor ve yalnızca risk paylaşma veya yeni pazarlara ulaşma ihtiyacı olduğunda inovasyon ekosistemleri içinde iş birliği yapıyordu. Ancak inovasyona yönelik bu yaklaşım, ESG zorluklarının karmaşıklığı nedeniyle değişerek, inovasyon ekosistemlerini daha fazla büyüyerek çok yönlü ve daha açık hale getiriyor. Böyle bir yaklaşım, önemli yatırımlar gerektiren ancak getirileri belirsiz olan ve gelecekte iyi bir yerde olabilecek ESG inovasyonları için önemli.
Bu durum özellikle belirli kapasitelerin şirket içinde tespit edilemediği, bu kapasiteleri zamanında ve makul fiyatlara edinmenin zor olduğu hallerde geçerli. Şirketler arası döngüsellik veya tedarik zinciri takibi gibi bazı ESG gereklilikleriyle birlikte gelen zorluklar, zengin bir ekosistemde çalışıldığında daha iyi bir şekilde ele alınabilir. Başarı bazen şirket dışındaki ve genellikle sektör dışındaki girişimlere bağlı.
Teknolojik olarak uygulanabilir olsa da tüm yönleriyle ESG’ye tam olarak uyumun bir bedeli olacak. Dünya genelinde hükümetler, sektörün ESG dönüşümlerine yardımcı olmak amacıyla ulusal ve uluslararası seviyelerde sağlam finansal destek sağlıyor. ESG yatırımlarının sürdürülebilir getiriler sağlaması için gereken uzun vadeli zamanlar göz önüne alındığında, şirketler bu dış finansman fırsatlarını kullanmayı arttırmalı. Bu maliyetleri azaltmaya ve uzun vadeli inovasyon başarısının şansını arttırmaya yardımcı olacak. Öncü şirketler yeni finansman fırsatları için lobi yapıyor ve araştırma projeleri için kamu fonlarına erişmede ustalaşıyor. Kamu yardımlarının uyum amaçlı olarak yönetilmesi ve denetlenmesi gerekli. Bu da en iyi ana inovasyon birimlerine yönelik yönetim taleplerini azaltan özel ekipler tarafından yapılıyor.
İçinde bulunduğumuz yeni dünya, bir dizi yeni ölçüm gerektiriyor. Operasyonlarının sonuçlarını üç farklı çerçeve (İnsan, Gezegen ve Kâr) kullanarak değerlendiren “triple bottom line” ile raporlamak büyük kimya şirketleri açısından yaygın bir durum. Kimya sektörünün, ESG odaklı inovasyon yatırımlarına ilişkin raporlama yaparken benzer bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Şirketler; insanlar, gezegen ve kâra olan daha geniş kapsamlı katkılarına göre ve daha uzun getiri vadeleri dikkate alınarak değerlendirilmeli.
ESG dönüşümünün özellikle kısa vadede maliyetli olduğu şüphesiz. Ancak, sürdürülebilir olmayan eski teknolojilerden kaynaklanan olumsuz dışsallıklar uygun şekilde açıklanırsa, sürdürülebilir teknolojilere yatırım daha da güçlenir.
Önümüzdeki 30 yılda net sıfıra ulaşabilmek için kimya sektörünün tüm değer zinciri segmentlerinde inovasyon yapması gerekecek. Farklı şekilde ifade etmek gerekirse, şirketlerin yeni süreçler geliştirerek emisyonlarını (Kapsam 1) azaltmaya odaklanmaları lazım; daha sürdürülebilir enerji kaynaklarından faydalanarak Kapsam 2 dahilindeki emisyonlarını azaltmaları gerekiyor, ama en önemlisi, Kapsam 3 emisyonlarını azaltmak. Bu da daha sürdürülebilir ham maddeler tedarik ederek değer zinciri segmentlerinin ilk aşamalarını dikkate almaları gerektiği anlamına geliyor.
Bunun için şirketin özgün kimliğine uyarlanan ESG odaklı bir inovasyon yaklaşımına ihtiyaç var. Bu yaklaşım, ezber bozan teknolojiler için belirli bir finansman ayırıyor ve Ar-Ge maliyetlerini düşürmek için kamu finansmanından yararlanma konusunda akıllı davranıyor. Son olarak, tedarik zincirini ve diğer dış ortakları kapsayan bir inovasyon ekosisteminde gelişiyor. Şirketler bu dönüşüm boyunca insanlar, gezegen ve kâra dair inovasyon yatırımlarının daha geniş etkilerini ölçmek için yeni konseptler benimsemeli.
Kimya sektöründeki şirketler gelecekte zihniyetlerini değiştirmeli ve zaman tercihlerini yeniden değerlendirmeli. Ekosistemleriyle etkileşimde olmaya ve yeni iş birliği şekillerine açık olmaya odaklanmalılar. Kimya şirketleri rakiplerinin önünde olmak ve ESG konularına odaklanan yeni müşteriler çekmek istiyorlarsa, artan çevresel, sosyal ve hükumet baskılarına uyabilmek için bir inovasyon stratejisi izlemeleri gerekiyor.